İSTANBUL BEYOĞLU’NA
BAĞLI KASIMPAŞA SEMTİNDE Kİ CAMİİ-KEBİR
Muhammed Metin MAMATİ
Manisa Celal
Bayar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümü,
Türkçe Öğretmenliği 2.Sınıf Lisans Öğrencisi
GİRİŞ
MS. II. yüzyılda yaşayan,
Yunan coğrafyacı Byzantionlu Dionysius’un açıklamasına göre MS II. yüzyılda
"Khoiragia" adıyla anılan bugünkü “Kasımpaşa” bölgesi lodos
rüzgârlarına açık, ağaçlarla kaplı bir alandır. İtalyan rahip ve gezgin
Buendelmonti’nin 1422 tarihli gravüründe ise Kasımpaşa, Piyale Paşa Vadisi ile
Dolapdere Vadisi boyunca gelişen iki derenin birleşmesiyle oluşan bir su
yoluyla kendini belli etmektedir. O dönemlere ait elde bulunan kaynaklarda
herhangi bir iskan izi görülmemektedir.[1]
Fatih’in şehri fethiyle
birlikte Kasımpaşa bölgesi iskâna açılır. Evliya Çelebi, Fatih Sultan Mehmed’in
bölgenin gelişmiş bir seviyeye gelmesi için çaba gösterdiğini, tersane, bir
divanhane ve bir cami yaptırdığını söyler. Kasımpaşa bölgesinin yoğun bir
şekilde iskân edilmesi Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleşir. Devrin
vezirlerinden Kasım Paşa, Piyale Paşa, Ferhad Paşa ve Ayas Paşa bu bölgede nice
evler, hayır eserleri yaparak semti geliştirirler. Günümüzde Büyük Camii(Cami-i
Kebir) adıyla anılan bu ibadethane de bu dönemde yapılır.[2]
Semtin adını aldığı Kasım
Paşa, sultan II. Bayezıd’ın kölelerinden birinin oğlu olup, sarayda yetişip,
rikab ağalıkları görevlerinde bulunduktan sonra 1516 tarihinde Hama
mutasarrıflığı ile saray dışı görevlerine başlar. Sırasıyla Adana, ardından
Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği görevlerinde bulunur. 1523’de Mısır Valisi
atanır, kısa süre sonra azledilir. 1524’de ikinci kere Mısır valisi, daha sonra
Budin [Budapeşte] valisi olur. 1530-1531 tarihinde Mora Sancağından emekli
olup, 1532-1533 tarihinde İstanbul’da vefat ederek, vasiyeti üzerine
Gelibolu’ya defnedilir.[3]
BÜYÜK CAMİİ VE ÇEVRESİ
Caminin bir yanı Bahriye
Caddesine bakar. Ana girişi eski Muvakkithane Caddesi’ndedir. Caminin ana
girişi eski Kasımpaşa Muvakkithane Caddesi’ndedir. Doğusundaki Potinciler
Sokağı ile batısındaki Kasımpaşa Camisi sokağından da birer tali girişi
bulunmaktadır.[4]
Kanuni’nin
vezirlerinden Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi Güzelce Kasımpaşa’nın, semtin imar
faaliyetleri sırasında Mimar Sinan’a yaptırılmış. Mimar M. Sinan Genim,
“Güzelce Kasımpaşa Camii Kebir” başlıklı makalesinde bu dönemde “caminin kıble
duvarının eskiden büyük kayıkların Piyale Paşa’ya ulaşması için genişletilen
kanala” baktığını yazar. “Şimdilerde Bahriye Caddesi adıyla anılan genişçe yol,
XIX. Yüzyıl sonlarına kadar zaman içinde gittikçe dolan bir dere yatağıdır.”
Hicri 940 bugünkü takvimle 1533-1534 yılında tamamlanan caminin “avlusu çınar
ve dut ağaçlarıyla süslüdür. İmaret olarak yapılan bir bölümü hastane olarak
kullanılmaktadır. Avlusunda bir de mahkeme vardır.”[5]
Başlangıçta tek minareli
olan cami şimdi iki minarelidir. Mimar Genim, bunu “padişah yapısı” olmasına
bağlar. İç mekan da Genim’ e göre dönemindekilerden farklıdır.[6]
Güzelce Kasım Paşa’nın Mimar Sinan’a yaptırdığı ve
büyük oranda ahşap olan yapı, 1721 yılında yanmıştır.[7] Caminin mütevellisi Hekimoğlu Ali Paşa’nın kardeşi
Feyzullah Bey yanan yapının kısa sürede onarılmasını sağlar. XIX. yüzyılda
tekrar yanan yapı, bu kez Sultan Abdülaziz tarafından devrin mimari anlayışına
uygun olarak kubbeli ve çifte minareli olarak yeniden yaptırılır. Ancak cami
bugünkü haline esas olarak Sultan II. Abdülhamid [1876-1909] döneminde 1891
tarihinde yapılan onarımla kavuşur.[8]
Bu konuyla ilgili incelediğimiz 3 belgede konuyla
ilgili detaylara hakim olmaktayız.[9]
1867 tarihli belgede Kasımpaşa’da yanan cami-i kebirin tamir masraflardan
bahsedilmektedir. Buradan da anlıyoruz ki büyük camide yaşanan bu yangın Sultan
Abdülaziz döneminde yaşanan yangındır. Yanan caminin yeniden inşası için
Kasımpaşa semtinin sorumluluğu Kaptanpaşa’ da olduğundan ona talimat
verilmiştir. Camiye yapılacak masraf için belirtilen rakamın yüksekliği nasıl
bir inşaat olduğunu göstermektedir. Belgede 4 yük 15 bin kuruştan
bahsedilmektedir. 1 yük 100 bin kuruştur. Bu durumda 415 bin kuruş keşif bedeli
olduğu dikkate alındığında caminin enkazının tamamen kaldırılarak yeniden
temelleriyle birlikte inşa edildiğini değerlendirebiliriz.[10]
Cami-i Kebir’le ilgili 17 Nisan 1890 tarihli Sultan
Abdülhamid dönemine ait yazışmadan caminin yeniden onarıldığını öğrenmekteyiz.
Zira caminin açılışı için Mevlid-i şerif okunmuş ve kutlama düzenlenmiştir. Bu
da göstermektedir ki caminin Sultan Abdülaziz zamanında yeniden inşasının
üzerinden 27 sene gibi kısa bir süre geçmiş olmasına karşın cami onarım ister
bir hal almış ve Sultan Abdülhamid’in katkısıyla onarılmıştır.[11]
13 Kasım 1890 tarihinde muhtar ve
halkın mühürleriyle verilen dilekçe ise çok daha ilginçtir. 17 Nisan 1890
tarihinde caminin onarılarak açılmasından aylar geçmişken caminin onarıma
ihtiyacı olduğu belirtilmiştir. Dilekçenin altındaki mühürlerin sayısına
bakınca da gerçekten durumun vahameti anlaşılmaktadır. Bu yapılan işçilik
kalitesinin yetersiz olduğuna işaret etmektedir. Yoksa padişahlar onarım için
gerekli keşif tahsisatını vermiş, herhangi bir kısıtlamaya gitmemişlerdir.[12]
Verilen dilekçede önemli bilgiler bulunmaktadır. Bu
bilgilerde Cami-i Kebir olarak bilinen caminin Kasım Paşa tarafından yapıldığı
teyit edilmiş, caminin vakıf gelirleri olduğu, caminin sabah namazından
gece saat üçe kadar açık olduğu belirtilmiştir. Burada dikkat çeken ifade ise
yaklaşık 6 ay önce yapılan onarımdan bahsetmeyerek birkaç defa müracaat etmemize rağmen onarım için
bir netice alamadık denilmiş olması ve gün geçtikçe caminin hasar oranının
arttığının belirtilmiş olmasıdır.[13]
Bir başka bilgi de caminin ana yola bakan tarafında
haziresi olduğudur. Fakat yol yapımında burası yok edilmiştir. Şimdi caminin
arka bahçesinde duvara yaslanmış birkaç mezar taşından başka bir şey
kalmamıştır.[14]
SONUÇ
Makalenin sonunda Kasımpaşa semtini
süsleyen Camii-Kebir(Büyük Cami)’in önemli bir tarihi, kültürel ve mimari zenginlik
olduğunu bilimsel kanıtlarla anlayabiliyoruz. Ülkemizde, Camii-Kebir(Büyük
Cami) gibi daha nice tarihi yapılar ve eserler mevcut. Bu çerçevede hiç
bilinmeyen yapıtları araştırıp ortaya çıkarmak, koruma altına almak ve dünya
mirasına kazandırmamız gereklidir. Ayrıca
bu eserler manevi ruh ve kültürel değer bakımından çok büyük bir önem arz
etmektedir. Yeni nesil olarak bizlerin görevi ise bu önemin bilincinde olup, bu
topraklarda yaşamamızı sağlayan, kültürel mirasımızın mimarları olan insanlara,
gereken değeri, ilgiyi göstermek ve elimizden geldiğince bu eserleri
tanıtmaktır.
Bu sebeple Güzelce
Kasım Paşa’nın XVI. yüzyıldan günümüze ulaşan adını, Sultan Abdülaziz’in
katkısıyla yaşatmaya devam etmek bir millet için övünülmesi gereken bir
nedendir.
KAYNAKÇA
ÖZYALÇINER, Adnan-SEZER,
Sennur, Öyküleriyle İstanbul Anıtları – I,
İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2010. s. 124-125.
http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail (Genim, Sinan (2008). Güzelce Kasım Paşa Camii Camii-i Kebir.) Erişim Tarihi: 05.12.2017
https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ (Tosun, Murat Dursun
(2016). Kasımpaşa Büyük Cami Hakkında Tarihi Yazışmalar) Erişim Tarihi:
05.12.2017
EKLER
FOTOĞRAFLAR
https://www.kisa.link/6LZF
Erişim Tarihi: 14.12.2017
https://www.kisa.link/6LZL
Erişim Tarihi: 14.12.2017
https://www.kisa.link/6LZQ
Erişim Tarihi: 14.12.2017
VİDEOLAR
[1] http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail
Erişim Tarihi: 05.12.2017
[2] http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail
Erişim Tarihi: 05.12.2017
[3] http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail
Erişim Tarihi: 05.12.2017
[4] Adnan
Özyalçıner-Sennur Sezer, Öyküleriyle İstanbul Anıtları - I, İstanbul: Evrensel
Basım Yayın, 2010, s.124.
[5] Adnan
Özyalçıner-Sennur Sezer, Öyküleriyle İstanbul Anıtları - I, İstanbul: Evrensel
Basım Yayın, 2010, s.124.
[6] Adnan Özyalçıner-Sennur Sezer, Öyküleriyle İstanbul Anıtları - I, İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2010, s.125.
[7] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[8] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[9] http://prntscr.com/hkfkgv Erişim Tarihi: 05.12.2017
http://prntscr.com/hkfl1a Erişim Tarihi: 05.12.2017
http://prntscr.com/hkfla1 Erişim Tarihi: 05.12.2017
[10] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[11] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[12] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[13] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[14] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
Başlangıçta tek minareli
olan cami şimdi iki minarelidir. Mimar Genim, bunu “padişah yapısı” olmasına
bağlar. İç mekan da Genim’ e göre dönemindekilerden farklıdır.[6]
Güzelce Kasım Paşa’nın Mimar Sinan’a yaptırdığı ve
büyük oranda ahşap olan yapı, 1721 yılında yanmıştır.[7] Caminin mütevellisi Hekimoğlu Ali Paşa’nın kardeşi
Feyzullah Bey yanan yapının kısa sürede onarılmasını sağlar. XIX. yüzyılda
tekrar yanan yapı, bu kez Sultan Abdülaziz tarafından devrin mimari anlayışına
uygun olarak kubbeli ve çifte minareli olarak yeniden yaptırılır. Ancak cami
bugünkü haline esas olarak Sultan II. Abdülhamid [1876-1909] döneminde 1891
tarihinde yapılan onarımla kavuşur.[8]
Bu konuyla ilgili incelediğimiz 3 belgede konuyla
ilgili detaylara hakim olmaktayız.[9]
1867 tarihli belgede Kasımpaşa’da yanan cami-i kebirin tamir masraflardan
bahsedilmektedir. Buradan da anlıyoruz ki büyük camide yaşanan bu yangın Sultan
Abdülaziz döneminde yaşanan yangındır. Yanan caminin yeniden inşası için
Kasımpaşa semtinin sorumluluğu Kaptanpaşa’ da olduğundan ona talimat
verilmiştir. Camiye yapılacak masraf için belirtilen rakamın yüksekliği nasıl
bir inşaat olduğunu göstermektedir. Belgede 4 yük 15 bin kuruştan
bahsedilmektedir. 1 yük 100 bin kuruştur. Bu durumda 415 bin kuruş keşif bedeli
olduğu dikkate alındığında caminin enkazının tamamen kaldırılarak yeniden
temelleriyle birlikte inşa edildiğini değerlendirebiliriz.[10]
Cami-i Kebir’le ilgili 17 Nisan 1890 tarihli Sultan
Abdülhamid dönemine ait yazışmadan caminin yeniden onarıldığını öğrenmekteyiz.
Zira caminin açılışı için Mevlid-i şerif okunmuş ve kutlama düzenlenmiştir. Bu
da göstermektedir ki caminin Sultan Abdülaziz zamanında yeniden inşasının
üzerinden 27 sene gibi kısa bir süre geçmiş olmasına karşın cami onarım ister
bir hal almış ve Sultan Abdülhamid’in katkısıyla onarılmıştır.[11]
13 Kasım 1890 tarihinde muhtar ve
halkın mühürleriyle verilen dilekçe ise çok daha ilginçtir. 17 Nisan 1890
tarihinde caminin onarılarak açılmasından aylar geçmişken caminin onarıma
ihtiyacı olduğu belirtilmiştir. Dilekçenin altındaki mühürlerin sayısına
bakınca da gerçekten durumun vahameti anlaşılmaktadır. Bu yapılan işçilik
kalitesinin yetersiz olduğuna işaret etmektedir. Yoksa padişahlar onarım için
gerekli keşif tahsisatını vermiş, herhangi bir kısıtlamaya gitmemişlerdir.[12]
Verilen dilekçede önemli bilgiler bulunmaktadır. Bu
bilgilerde Cami-i Kebir olarak bilinen caminin Kasım Paşa tarafından yapıldığı
teyit edilmiş, caminin vakıf gelirleri olduğu, caminin sabah namazından
gece saat üçe kadar açık olduğu belirtilmiştir. Burada dikkat çeken ifade ise
yaklaşık 6 ay önce yapılan onarımdan bahsetmeyerek birkaç defa müracaat etmemize rağmen onarım için
bir netice alamadık denilmiş olması ve gün geçtikçe caminin hasar oranının
arttığının belirtilmiş olmasıdır.[13]
Bir başka bilgi de caminin ana yola bakan tarafında haziresi olduğudur. Fakat yol yapımında burası yok edilmiştir. Şimdi caminin arka bahçesinde duvara yaslanmış birkaç mezar taşından başka bir şey kalmamıştır.[14]
Bir başka bilgi de caminin ana yola bakan tarafında haziresi olduğudur. Fakat yol yapımında burası yok edilmiştir. Şimdi caminin arka bahçesinde duvara yaslanmış birkaç mezar taşından başka bir şey kalmamıştır.[14]
SONUÇ
Makalenin sonunda Kasımpaşa semtini
süsleyen Camii-Kebir(Büyük Cami)’in önemli bir tarihi, kültürel ve mimari zenginlik
olduğunu bilimsel kanıtlarla anlayabiliyoruz. Ülkemizde, Camii-Kebir(Büyük
Cami) gibi daha nice tarihi yapılar ve eserler mevcut. Bu çerçevede hiç
bilinmeyen yapıtları araştırıp ortaya çıkarmak, koruma altına almak ve dünya
mirasına kazandırmamız gereklidir. Ayrıca
bu eserler manevi ruh ve kültürel değer bakımından çok büyük bir önem arz
etmektedir. Yeni nesil olarak bizlerin görevi ise bu önemin bilincinde olup, bu
topraklarda yaşamamızı sağlayan, kültürel mirasımızın mimarları olan insanlara,
gereken değeri, ilgiyi göstermek ve elimizden geldiğince bu eserleri
tanıtmaktır.
Bu sebeple Güzelce
Kasım Paşa’nın XVI. yüzyıldan günümüze ulaşan adını, Sultan Abdülaziz’in
katkısıyla yaşatmaya devam etmek bir millet için övünülmesi gereken bir
nedendir.
KAYNAKÇA
ÖZYALÇINER, Adnan-SEZER,
Sennur, Öyküleriyle İstanbul Anıtları – I,
İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2010. s. 124-125.
http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail (Genim, Sinan (2008). Güzelce Kasım Paşa Camii Camii-i Kebir.) Erişim Tarihi: 05.12.2017
https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ (Tosun, Murat Dursun
(2016). Kasımpaşa Büyük Cami Hakkında Tarihi Yazışmalar) Erişim Tarihi:
05.12.2017
EKLER
FOTOĞRAFLAR
https://www.kisa.link/6LZF
Erişim Tarihi: 14.12.2017
|
https://www.kisa.link/6LZL
Erişim Tarihi: 14.12.2017
|
https://www.kisa.link/6LZQ
Erişim Tarihi: 14.12.2017
|
VİDEOLAR
[1] http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail
Erişim Tarihi: 05.12.2017
[2] http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail
Erişim Tarihi: 05.12.2017
[3] http://www.sinangenim.com/tr/articles.asp?ID=7&Y=2008&AID=66&do=detail
Erişim Tarihi: 05.12.2017
[4] Adnan
Özyalçıner-Sennur Sezer, Öyküleriyle İstanbul Anıtları - I, İstanbul: Evrensel
Basım Yayın, 2010, s.124.
[5] Adnan
Özyalçıner-Sennur Sezer, Öyküleriyle İstanbul Anıtları - I, İstanbul: Evrensel
Basım Yayın, 2010, s.124.
[6] Adnan Özyalçıner-Sennur Sezer, Öyküleriyle İstanbul Anıtları - I, İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2010, s.125.
[7] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[8] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[9] http://prntscr.com/hkfkgv Erişim Tarihi: 05.12.2017
http://prntscr.com/hkfl1a Erişim Tarihi: 05.12.2017
http://prntscr.com/hkfla1 Erişim Tarihi: 05.12.2017
[10] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[11] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[12] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[13] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
[14] https://muratdursuntosun.wordpress.com/2016/04/15/kasimpasa-buyuk-cami-hakkinda-tarihi-yazismalar/ Erişim Tarihi: 05.12.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder